Mutlu aile ve evlilik için herkesin bir özel alanı olmalı yani en azından bizim ev için ben öyle düşünüyorum. Rahatça müzik dinleyebileceğim çocuk uyuduktan sonra internetten takip ettiğim dizilerimin sesiyle sevgilinin baget veya izlediği tv programlarının birbirine karışmadığı, sessiz sessiz kitap okuyabildiğim, afakanlar basınca kapısını kapatıp boyalarımı rahatça ortaya dökebileceğim bir alana ihtiyacım vardı buna sığınakta diyebiliriz. Hem sinirlenince şu sevimli mekan beni pamuk gibi yapıyor :) Bazen yatak odasına kaçıyordum ama yatağın üzerinde otururken uyku o kadar tatlı geliyordu ki tavuk gibi erkenden sızıyordum. 4 senedir şu evde oturuyoruz çocuk odası vs derken kullanmadığımız bir odayı resmen ardiyeye çevirmişim bir baktım kapısından adım atamıyoruz ağzına kadar Yiğit efendinin kullanmadığı veya sıkıldığı için sakladığım oyuncaklar istila etmiş odayı tabi bu saydığım şikayetler artınca kalk İlknur boşalt şu odayı dedim. Masa ve rafları İkea'dan sipariş etmem odayı toparlamamla toplam 3-4 günde mis gibi kendi odamı kurdum. Matkaptan da sesinden de çok korkarım bir o kadarda komşular rahatsız olacak diye paranoya yaparım hafta içi öğleden sonra evde matkap çalıştıracak kimse olmayınca iş biraz uzadı annem sağ olsun elinden gelmeyen iş yok ben göz kararı yerleri işaretledim o matkap işlerini halletti. Yiğit bazen girip kurcalamak istiyor sınırları bu sefer çizdim sanırım bir iki merak etti artık kapısını açmıyor bazen ben bilgisayar başındayken camın önüne attığım minderlerin üzerinde gelen geçenleri izliyor yada oyun oynuyor bazende kaloriferler döküm yere kadar önünde sıcaktan mayışıp minderin üzerinde öğlen uykusunu uyuyor. (Şişli'nin eski binalarını yüksek tavan ve döküm kalorifer hatrına seviyorum) Normalde salonda bilgisayarıma el koymak isteyen çocuk pek muhatap olmuyor odanın sınırları içinde. Evet yine güzellikler yapıyorum kendime öğlen güneşinin vurduğu masama sık sık çiçek alıyorum yanında da Türk kahvesi umarım bundan sonraki postlar daha keyifli olur :)
26 Mart 2015 Perşembe
Çalışma Odası
Mutlu aile ve evlilik için herkesin bir özel alanı olmalı yani en azından bizim ev için ben öyle düşünüyorum. Rahatça müzik dinleyebileceğim çocuk uyuduktan sonra internetten takip ettiğim dizilerimin sesiyle sevgilinin baget veya izlediği tv programlarının birbirine karışmadığı, sessiz sessiz kitap okuyabildiğim, afakanlar basınca kapısını kapatıp boyalarımı rahatça ortaya dökebileceğim bir alana ihtiyacım vardı buna sığınakta diyebiliriz. Hem sinirlenince şu sevimli mekan beni pamuk gibi yapıyor :) Bazen yatak odasına kaçıyordum ama yatağın üzerinde otururken uyku o kadar tatlı geliyordu ki tavuk gibi erkenden sızıyordum. 4 senedir şu evde oturuyoruz çocuk odası vs derken kullanmadığımız bir odayı resmen ardiyeye çevirmişim bir baktım kapısından adım atamıyoruz ağzına kadar Yiğit efendinin kullanmadığı veya sıkıldığı için sakladığım oyuncaklar istila etmiş odayı tabi bu saydığım şikayetler artınca kalk İlknur boşalt şu odayı dedim. Masa ve rafları İkea'dan sipariş etmem odayı toparlamamla toplam 3-4 günde mis gibi kendi odamı kurdum. Matkaptan da sesinden de çok korkarım bir o kadarda komşular rahatsız olacak diye paranoya yaparım hafta içi öğleden sonra evde matkap çalıştıracak kimse olmayınca iş biraz uzadı annem sağ olsun elinden gelmeyen iş yok ben göz kararı yerleri işaretledim o matkap işlerini halletti. Yiğit bazen girip kurcalamak istiyor sınırları bu sefer çizdim sanırım bir iki merak etti artık kapısını açmıyor bazen ben bilgisayar başındayken camın önüne attığım minderlerin üzerinde gelen geçenleri izliyor yada oyun oynuyor bazende kaloriferler döküm yere kadar önünde sıcaktan mayışıp minderin üzerinde öğlen uykusunu uyuyor. (Şişli'nin eski binalarını yüksek tavan ve döküm kalorifer hatrına seviyorum) Normalde salonda bilgisayarıma el koymak isteyen çocuk pek muhatap olmuyor odanın sınırları içinde. Evet yine güzellikler yapıyorum kendime öğlen güneşinin vurduğu masama sık sık çiçek alıyorum yanında da Türk kahvesi umarım bundan sonraki postlar daha keyifli olur :)
0 yorum